nişler

“…. Çocuk, belki de varlığının bir köşesinde oluşmuş yoğunlaşmalara tepki olarak dışarı doğru patlıyor ve kendisinin kendisi olduğunu keşfediyor.  Teknedeki o köşe, aynı zamanda kendi varlığının da bir köşesi değil mi? Çocuk, denizin ortasında koskoca bir evren olan tekneyi dolaştıktan sonra kendi küçük evine dönmüyor mu?  Madem ki, kendisinin artık kendisi olduğunu biliyor, evcilik oyununu sürdürecek, evine, yani kendisine geri dönmeyecek mi? Varolma bilincine tabii ki, mekandan kaçarak da ulaşılabilir….”

Gaston Bachelard,  “Köşeler.”  Mekanın Poetikası

previous arrow
2
3
4
5
next arrow

Notlar:

* Sükunet (tranquillity), metropolde “kendi olunabilen köşe”nin mekanını oluşturur. Bu oyuk, kişinin bakışık (self reflexive) haline ayna tutar.

*Metropol kişinin kendisinden kaçışını, onu kalabalıkların ortasına salarak gerçekleştirir. Bu anlamda nişler kaçışların değil yüzleşmelerin mekanlarıdır.

* Bellek her ‘şey’in aynı tözden türediğini kavradığı asude anlarda dünyanın sırrını ifşa eder. O anlarda ağacın tekneye, teknenin denize, onun da adaya, göğe ve kubbeye geçişi tamamlanır. Sezginin bu açılan kapıları önündeki en büyük engel ise kendini var gücü ile dayatan metropoldür. 

*‘Megalopolis’ kendi gerçekliğini dünyanın merkezinde kurar, zamkını kütlesel çekim kuvvetinden alır. Kentsel adalar dünyanın bu merkezindeki ‘cosmos’un hayaletidir, metropolün evren, evrenin de metropolden ibaret olduğunu hatırlatırlar.

*Sesler, İstanbul’da kalabalıkların beraberce ve tek tek kendilerini ortaya koyduğu özgürlük simulasyonudur: özel mülkiyetin dört tekerlek üzerindeki hareketinden, inşaat yapma serbestisine kadar. Popüler medyanın gürültüsü ise mahrem mekanlara sızarak  ‘haber alma’ ve ‘eğlenme’nin temel haklar olduğunu teyid eder. Gerçek ifade özgürlüğü bu alanların kıyısında, içe dönerek kendisini bulur. İfadenin yansıdığı ve karşılığını bulduğu mekanlar gök/kubbe’nin altındadır. Şiir, mekandan kaçarken evinden de kaçmıştır, başkasının evine girmeden, gürültü yapmadan…

Aralık 2000